Yeni Turk Ruyasi
Orjinali: https://emresokullu.blog/2023/12/10/yeni-turk-ruyasi/ adresinde
Bugün Mastodon hesabımda paylaştığım bir gönderiyi burada genişletmek istiyorum. İşte yeni Türk rüyası:
- Kapalı kadın, muhafazakar koca ve üç çocuklu bir aile.
- Herkesin cebinde Reeder telefon, Türk Telekom hattı ve Bip mesajlaşma uygulaması var.
- İstanbul’da, kentsel dönüşümden çıkmış yeni bir binada yaşanıyor.
- Baba, Baykar’da mühendis olarak silah üretiminde çalışıyor.
- Yaz tatilleri, yeni yollar üzerinden Togg aracıyla veya Pegasus ile uçarak Ege’deki Ege Yapı yazlığına gidilerek geçiriliyor.
- Yolda mutlaka Simit Sarayı ya da Köfteci Yusuf’ta yemek yeniyor ve fizy ile Türk sanatçıların müzikleri dinleniyor.
- Yazlıkta, Exxen üzerinden Türk dizileri izleniyor.
- Giyimde LCW, Mavi gibi Türk markaları tercih ediliyor, yani tekstil ürünlerinde de yerli markalar ön planda.
- Alışverişler, Troy destekli Ziraat kartıyla yapılıyor.
- Online siparişler Trendyol, yemek ise yemeksepeti’nden tercih ediliyor.
Şu bir gerçek ki 25 yıl önce bu rüya mümkün değildi. Türkiye’de bu kadar çok yerli marka yoktu. Hatta öyle ki bunların bazıları, örneğin LCW ve Mavi, birçok ülkede faaliyet gösteriyor ve Türk dizileri Amerika’da bile Uber sürücülerinin dilinden düşmüyor..
Bu yüzden toot’umu, bütün Türk halkını tebrik ederek bitirdim.
Gelgelelim, bütün bu dönüşüme rağmen Batı imparatorluğu da yoluna tam gaz devam ediyor. Bunun sebebi
- Yerli markalar olmasına rağmen, küresel pazarların büyümesi ve nüfus artışı sayesinde küresel markalar büyümeye devam ediyor.
- Başarılarımızın altında hala Batılı markalar yatıyor. Örneğin, sofralarımızda hala Coca-Cola baş köşede. Bilgisayarlarımız ve telefonlarımız yerli olabilir ama onları güçlendiren çipler ve altyapı Batı’dan geliyor. Aramalarımız Google’dan.
- ‘Cool faktörü’ hala Batı’da. Kofteci Yusuf’ta doyduktan sonra yanındaki Starbucks’ta pahalı bir içecek alıyoruz. Ayaklarımızda hala Nike var. Çin’den gelen sahtesi bile aslını yaşatıyor.
Kaldı ki Çin de yukarda bahsi geçen Batı imparatorluğunun taşeronluğunu yapan bir parçası durumunda. Tabi o birliktelik ciddi çatırtılar gösteriyor son dönemde. Batı bu “cool faktörü” sanat ve eğlence alanındaki dominansı ve sponsorluklarıyla elinde tutuyor. - İnovasyonda da Batı önde. Fiziksel dünyada ilerlemeler kaydederken, dijital dünyada (katman-2) Batı hakim. Örneğin, Troy, fizy ve Bip var ama gerçekte herkes Mastercard, Spotify ve WhatsApp kullanıyor.
Öyle ki sadece katman-2 değil katman-3 de üretilmeye başlandı; metaverse ve orada giyeceğimiz dijital ayakkabılar… Enerji daha çok orada. katman-1'e geçireceğimiz az zamanda da yolculuk gibi temel ihtiyaçlarımız için yeniden kullanılabilir roket gibi çalışmalar ve kendi kendine giden araçlar yaparlarken biz yüz sene öncesinin teknolojisi metroyu bütün İstanbul’a döşemek derdindeyiz. - Son olarak, bazı yerli markalarımız aslında yabancı ortaklıklara ait. Örneğin Trendyol Amerika-Çin ortaklığına, yemeksepeti Almanlara, bazı markalar da Arap sermayesine ait.
Bu nedenle, yerli başarılarımız için emeği geçen herkesi tebrik ederim. Burada bahsi geçmeyen Samsung’un pazarlama altyapısını yapan Insider, Udemy, Getir gibi markalarımızın olması da gurur verici. Ancak daha uzun vadeli düşünmemiz ve daha iyi planlar yapmamız gerekiyor. Yanlış anlaşılmasın ben sadece yerli milliyetçi değilim, küresel markalarla yaşamak güzel. Boykotlara da katılmıyorum. Ama işini daha iyi yapan Bakanlıklara ihtiyacımız olduğu bir gerçek ki daha güzel yol haritaları çizip daha realistik planlar yapabilelim.
